26 Ağustos 2009 Çarşamba

Özet

Hiç yazasım yok şu aralar. Günler pek çok şeyi beraberinde getirip kimi zaman götürüp geçiiip gidiyor. Blogu açıp bakıp kapatıyorum. En azından özet geçiyim bari şu giden günlerin hatırına:
- Annemlerle cunda da buluştuk.
- Giderken ilk azarımızı işittik bebekli aile olarak. Bursa feribotunda amcanın teki '' bu bebek bağırmıyor siz bağırtıyorsunuz dedi'' Halbuki Doğa sadece bişeyler anlatıyordu. Çok garip hem utandım, hem kızdım. Amca çok yaşlı olduğu için saygıdan bişey söylemedik.. Ama Doğa'ya aman sus, ses çıkarma demedik.
- Cunda da yüzme derslerinin ilkinin aldı dedesinden. Eller ve ayaklar gerekli devinimi yapıyor ama sadece aralarda. Vücudun altından hafif bir destek gerekiyor o yüzden. Su yuttu mu? evt. Cundanın denizinin de tadına bakmış oldu.
- Kedileri çok sevdi. Tüylerini okşamaya çalışıp kulaklarını çekti.
- Dede kuşu oldu. Biz de biraz dinlendik.
- Dönüş yolu kabus oldu. Git allah git bitmedi. Doğa kustu, sefil oldu yavrucak.
- Sonraki 2 gün ateşli geçirdi. Elimizde ıslak havlu bekledik başında geceleri ateş nöbetinde... Bu ilk ateşli hastalığı idi. Pek zormuş.
- Kilo verdi bıcırık. İştahı da 10 güne ancak yeniden açılıyor gibi.Giderken de gerçi sadece aç kalmayacak kadar yiyor, karnını doyurmuyordu ama dönünce sadece 2 kaşık yediği vakitler oldu.
- Demire başladık 1 haftadır. Devit ve folbiole devam.
- Haftaya hem göz doktoru, hem de rutin kontrolu var.
- tay tay duruyo zibidi. Biraz cesaretlense belki adım da atar.
- Doğumgünü heyecanı ben de yavaş yavaş başladı. Hazırlıklara da ufaktan başlamalı.
- El sıkışmayı öğrendi dün.
- Diğer yaptıkları şampiyon, balıklar nasıl yüzer , kuşlar nasıl uçar, sen nasıl yüzüyorsun ,çirkin ol, ucuca, uçak nasıl uçuyo( hem de ses efektli)....
- Burun, göz ve kulağı arada karıştırsa da biliyor, gösteriyor.
Galiba bu kadar. Görüşürüz.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Değirmenyeri, Sünnet Gölü, Göynük

Eveet, önce merek edenlere hemen söyliim oje falan süremedim cuma akşamı çünkü dışardaydık sevgili arkadaşlarımızla. Kirpi'de keyif yaptık güzelce. Hatta eşya bile toplayamadan yattım da sabah anca toparlanıp çıkabildik yola.

Yola derken, Değirmenyeri'ne. Adını duymuştum da ne zamandır merak ediyordum. Çoluklu çocuklu üç aile gittik. Curcuna tabi. Bi de aynı evde kaldığımız düşünülünce.O yedi, bu yemedi, seninkinin uykusu geldi mi, o zaman önce sen uyut sonra ben hesabı... Gündüz çayırda yatıp, gece dilimiz dudağımız acıyana kadar çekirdek çitledik. Ama bir daha Mudurnu'ya gidersem bir de merkezdeki konaklarda kalmak, cumartesi günü gidemediğim pazarını gezmek istiyorum. Evet içimde kaldı pazar napiim. Kimbilir ne rengarenk meyveler, tazecik yeşillikler vardı köylü teyzemin getirdiği. Kısmet...

Pazar günü Sünnet gölüne neymiş, ne değilmiş diye bi bakıp, ordan Göynük'e devam ettik. Sünnet Gölünde pek bi numara yoktu ama Göynük hala yaşamını devam ettiren bu güzel evleri ve henüz turistik yapmacıklığa bürünmemiş doğal hali ile çok güzeldi. Bir de cevizli, peynirli mantı yedik ki onu hiç sormayın.


Dönüş yolunda beni her zamanki gibi araba tuttuğu için Doğa ile ilgilenemeyince, biraz vır vır yaparak bize haddimizi bildirdi ama olsundu, yine de bu gülüşleri yeter :)

31 Temmuz 2009 Cuma

Oje

Uğraşacak vaktim ve enerjim olsa böyle olsun isterdim ojelerim...
Gradyen....
Bu kadar konuşunca bari tek renk de olsa bi oje süreyim bu akşam ....
Haftasonu hatrına...
Tatil güzellemesi...

Boom Sheke Nana

Buyrun cuma müziği....
Haftasonuna hazırlık...

28 Temmuz 2009 Salı

Ben bir küçük cezveyim, köşe bucak gezmeyim...

Ne zamandı hatırlamıyorum tam, öğle yemeğine çıkmıştık da kadıköye koccamaaaan bir leylek sürüsü görmüştük... Allah yol gözüktü bana bu sene diye sevinip sonra da el kadar bebeyle nereye gezecen otur oturduğun yerde diye düşünmüştüm. Hahayt...Doğayı da paket yapıp hop orda hop burdayız. Yazı bile yazamıyorum haftalardır. Çok ayıp biliyorum. İki satır dahi yazamaz mı insan cık cık cık....diyosunuz haklısınız.

Düğünleri bahane ettik bu sene. Önce heybeliadada sevgili Özgürün düğünü vardı. Gece vakti nasıl dönecez aa dedik, gece otelde yer ayarlayıp sonraki gün de havuz keyfi yaptık.

Sonraki hafta ver elini gümüldür. E düğün var gitmezsek olmaz dimi. Hem cuma sabah uçağı da çok uygun fiyatlıydı yazık olmasın dimi. Cuma gittik pazar döndük. oooohhh. Süper keyif yaptık.

E geçtiğimiz haftasonu Cumartesi Mimarobadaydık, Fuatın ablalarında.Geceyi orda geçirip sabah Uzunya'ya attık kendimizi. Kahvaltı keyfinden sonra Kireçburnunda balıkla günü kapattık.

Fotoğraf da ekliyecem, yorumları da yapacam ama dur şu çizimi bi tamamalıyım...

3 Temmuz 2009 Cuma

Sıcak ve Uyku

Doğa 4,5 aylık burda. Ah ah tabi o zaman havalar serin bebiş de mışıl mışıl uyuyor.

Şimdi ise .... Bir kere kesinlikle yatağında yatay konuma geçemiyor. Yatağın içinde ayakta da durmaya başladı 2 gündür. Tam bir hacıyatamaza dönüştü. Ben yatırıyorum o hooop kalkıyor.Tekrar yatır, tekrar kalksın..Kalkmaktan yorulunca da oturuyor yatakta.

Hadi uyudu bir şekil diyelim. Sabaha kadar sürekli bıkırdanıyor. Gecede sadece bir defa emerken şimdi 3-4, nerdeyse saat başı kalkıyorum. Ve hatta emzirmek saat 5 de uyanmasını da engellemiyor. Sabah bir de tekrar uyutmayı deniyoruz nafile çabalarla.

Biz helak olduk günlerdir, o nasıl dayanıyor bilmem...

Önerisi olan?

Çabucak gittik geldik.


Eveeet... Öyle mi böyle mi derken, cumartesi sabahı kahvaltıda elimizde harita oraya mı buraya mı diye ararken, öğlenden sonra bandırma feribotundaki son iki yeri kapıp kendimizi küçükkuyu ile assos arasındaki sahile attık.

Cumartesi akşamı ayrı bir yazı konusu olur çünkü son dakka aslında bir sürü eksik olduğunu fark ettik, zaten normalde bir haftaönceden alışverişe başlanır di mi. Neyse Meydan'daki telaşlı aile bizdik. Fuat önde koşuyoduki bize kalabalıkta yol açsın, ben de arkada Doğanın arabayı iterek onu yakalamaya çalışıyordum. En hızlı kamera alışverişini yaptığımız için Media Market plaket verecek bize.

Sonuç itibari ile bir hafta tatili hapur hupur yedik bitirdik. Orda hizmet sektörünün bir neferine dönüşen bendeniz, tatilin sonlarına doğru tatil kavramını ve benim naaptığımı sorgulamaktaydım. Doğanın uykusu, yemeği, aman yanmasın krem sürelim, havuzuna su koyalım ısınsın, deniz çıktı gel üşümesin hemen giydirelim...Fuat da bir ara acaba bakıcı da bir sonraki tataile biz de gelirmi acaba diye geveliyordu...

Hadi bunları geçtim Doğa bambaşka bir çocuk oldu. Restoran sanki Doğanın sosyalleşme mekanı, yemeğin falan olayla alakası yok. Yan masaya el sallamalar, garsona gülücük atmalar, aa yeni bir çocuk geldi dur ona bir bakiim nasılmış diye uzanmalar....Yemek yememek için çığlık çığlığa bağırmalar.En son mama sandalyesini zıplatarak gittiğini bile görünce pes dedim, evde yer dedim. hem noolcak ki bi hafta yemese dimi :P

O buz gibi denizi bile sevdi kızım bu arada.Ben giremiyordum da Doğa girdikten sonra utanıyordum da köskös giriyordum. İnşallah daha sıcak denizlere de götürecem seni kızım hiç üzülme.

Buyrun bunlar da bi kaç kare tatilden...

Yer cücesi denizden sonra elbibesi ile...

Behramkale...
Ayak havada dikkatinizi çekeyim...

Sağ eldeki taşın birazdan tadına bakılacak...

Yanmış di mi birazcık da olsa...

Mekandaki oğlak. Çok sevdi bizimki...

16 Haziran 2009 Salı

Tatil Stresi


Tatilin de stresi olur mu demeyin... Bakıcınızın kızı bu bir iki gün içinde doğum yapacaksa, dolayısı ile mecburen izne çıkmanız gerekiyorsa, ama iş durumları tatil için uygun değilse, nereye gideceğiniz belli değilse, nerde kalacağınızı bilmiyorsanız, bir adet yer cücesi çıkacağınız ilk tatilse, uçakla mı yoksa arabayla mı daha acısız olur yol kestiremiyorsanız, kocamaaaaan bir tatil stresiniz olur.

15 Haziran 2009 Pazartesi

İç - Dış

Çocuklar bu ay iç-dış kavramını öğreniyorlarmış. Kutunun içinden oyuncak almak, içine atmak vs gibi. Biz de bu kavramları çalışıyoruz.
Veee öğrendiklerimizi geleneksel yöntemlerle pekiştiriyoruz.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Gigi


Artık hayat gigi bizim için.
Bütün sevdiği oyuncakları önüne koyuyoruz sırf bir daha gigi desin biz de delirelim diye..
Sanırım en çok ''cici'' demişiz ki herşeye, Doğacık ilk olarak ''gigi'' dedi...

9 Haziran 2009 Salı

Yoğurt lover

Yaklaşık 1 aydır yoğurtla tanışmış durumdayız. Yüzümüzü ekşite ekşite 1 kase yoğurdu bitiriyoruz. Ben de şişe süt alıp makinede mayalıyorum ki içindekilerden ve tazeliğinden emin olayım.
Babası yediriyor bu sefer... Yoksa ben çoktan dayanamayıp çeneyi silmiştim.

Çatal Kaşık

Bunlar da çatal kaşıklara bir kaç alternatif;

Klasiklerden hoşlananlara. ''Bak oğlum uçak geliyor.piyuuuuuu....''

Hayvansever ailelere.''Bak kızım dinazorlar nasıl yemek yiyor hadi biz de yiyelim''...
Pakette dinazor yazıyor gerçi ama kedi köpek dese bence daha uygun olurmuş. Bunun nesi dinazor allah aşkına?

Süper kahraman sevenlere...

Yemekten sonra musluk tamirine girişeceklere...

Legomania..

Bu da artık yemekten ümidi kesip bari eğlenelim diyenlere. Şans eseri ağzına denk gelir de birkaç lokma yerse ne ala...

Şunun hastası oldum nerden alabilirim diyenlere de buyrun...

Food Face

Biz daha yemek yedirirken takla atma aşamasına gelmedik ama bi yandan da elimiz armut toplamasın, hazırlıklarımızı yapalım di mii.
Artık o gün menüde ne varsa, ona göre şekillendiriyorsunuz tabaktaki suratı. Hem aile içi iletişime de faydalı. Kaşlar çatık, dudak bükükse anla ki anneye fazla bulaşma...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Ahşap Dikiş Makinesi

Ahşap oyuncakların zaten hastasıyız, ama bu kadar şirin bir dikiş makinesine hasta olmamak mümkün değil gibi...
Gerçi bununla ne nasıl dikilir ondan da şüpheliyim ya...
Yine de ilgilenenler için buyrun burda...

Kurdele Merdiven

10 mm'lik metalin kurdele gibi bükülerek yapıldığı merdiven.
HŠH architects yapmış.
Şirin değil mi?

2 Haziran 2009 Salı

8 ay 1 hafta

Bu yazamadığım süre içinde Doğa 8410 grlık kocaman bir kız oldu.

Artık rahatça emekliyor, evin içide fıldır fıldır geziyo, yeni keşifler yapıyor. heyecanlı bir şey yaparken birinin onu yerden alacağını anlayınca heyecanla turbo moda geçiyor.:)

Dün itibari ile ellerini çırpmaya başladı, önceki hafta boyunca bir avuç açık diğeri kapalı şekilde ön çalışmalar yapılmaktaydı zaten.

Pazartesi ikinci dişimiz kendini gösterdi sonunda. İlki yutulmamış pirinç taklidi yapıyor henüz.
(anne üzülme bak diştenmiş iştahsızlığı, yoksa oyunsuz şarkısızda mamasının çoğunu yiyor.)

Hala gecede bir defa süt için vız vız yapıyoruz, bu iyi mi kötü mü kararsızım. Bir yandan emmesi iyi ama ikimiz de deliksiz uyusak sabaha kadar daha mı iyi bilmiyorum.

Suyun ve ekmeğin hastasıyız. Masrafsız çocuk çok şükür. Akşamları koyuyoruz mama sandalyesinin tepsisine ekmek topakları, onları minik parmaklarıyla tutup ağzına atana kadar yarım saat oyalanıyor. ( Sonra dökülen ekmekleri temizlemek için de ben bir yarım saat oyalanıyorum.)

Kademeli olarak artan mesai saatlerim bu ay başı itibari ile tam güne dönmüş bulunmakta. Daha çok özleyerek döneceğim eve ...

Bu gün ilk defa arabasına ana kucağı yerine kendi pusetini taktık. Komşunun bizden 15 gün küçük çocuğunu gördük de ancak aklımıza geldi... Bizim çocuk sığmıyordu biz geçtik dediler. Bu noktada Doğa ana kucağının içinde, ayaklar dışarı taşmış ve kafa güneşliğe değmiş durumda olunca bişeyleri atladığımızı farkettik.

Geçen hafta suluğu kullanmaya başladı haftasonu da yanımızda suluk olmayınca normal bardaktan su içti ve sanki sürekli bardaktan içiyormuş gibiydi.

Dün ilk defa ayakkabı aldık, hemen de giydirdik. hahahah. Satıcı hanım eski ayyakkabılarınızı kutuya koyalim isterseniz dedi nezaketen, yok ki eski ayakkabımız :) Tadı da güzel galiba, bugün ikea'da sürekli ayakkabıları yedi küçük hanım.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar, perşembe doktor kontrolümüz var bakalım Nilgün Teyze ne diyecek?

Hayat...

...devam etmek zorunda. Babaannemiz artık bizimle, anılarımızda ve Doğa'ya anlatacaklarımızda yaşayacak...

20 Nisan 2009 Pazartesi

Kahvaltı, güneş, köpekler, uyku

Pazar gününü bu kelimerle özetleyebilirim sanırım. Bizim evde arkadaşlarla birlikte yapılan güzel bir kahvaltı ile başladık. Sonra onları da alıp sahile indik. Bu ne hava, bu ne güneş. çimlerin üzerinde yayılıp kötü elektriğimizi verdik toprağa,ooh ne keyif. Doğa ilk defa çimenle bu kadar haşırneşir oluyor. Hemen palyaço deneyi yaptı kendi üslubunca. ''Nedir'' diyeceksiniz, hemen anlatayım. Ahşap bir oyuncağımız var palyaço şeklinde hastasıyız, elimizden düşmüyor. Herşeyi palyaçoyla vurarak, dürterek test ediyoruz. Beni, kendi elini, salondaki parkeleri, babaannenin yaprakları dökülmüş benjamini...
Caddebostandan Maltepeye devam ettik öğleden sonra f.nin abisi ve arkadaşları ile buluşmak için. Giderken tarçını görecez diye sevinirken, ben istedim bir göz Allah verdi iki göz (böyle bir laf varmıydı yoksa şu an ben mi salladım?) şeklinde 4 adet şımarıkla karşılandık. Doğa ile samimiyeti ilerletmeleri pek fazla sürmedi.

Bir günde bu kadar güneş ve açıkhava doz aşımı yaptığı için yan etki olarak uyku eve gelince hemen kendini gösterdi. Önce Doğa yenik düştü, oh dedik gündüz az uyumuştu, uyusun yavrucak yoruldu dedik. Sonra ne oldu ben de pek hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda 9.30 du. Nasıl yani? e Doğa? e Doğanın akşam yemeği? Uyku düzeni? Allahım naaptık biz derken Doğa Hanımda uyandı. Hiçbişi çaktırmiim dedim içimden sanki saat 7 falan gibi yapalım. Mamasını hazırladım, biraz oynadı, sonrada uyudu. He he kandırdııık , kandırdııık.

17 Nisan 2009 Cuma

15 Nisan 2009 Çarşamba

Hayal Çantası


Herkesin hayal çantasında biriktirdiği pek çok hayali vardır, zaman zaman çıkartır bir tanesini sever, okşar sonra itina ile, aman zarar görmesin diye özenle çantasına geri yerleştirir. Kimi ortaktır bu hayallerin, yarısı benim çantamda yarısı arkadaşımın. Günlük hayat telaşı içinde arada çanta aylarca açılmaz olur.
Şu aralar çanta açık. Hemde ortak hayallerde biri avcumda. Hepimiz çok heyecanlandık yine. Hevesli mesajlar telefonlar gelip gidiyo, içimi kıpır kıpır eden. Ya olursa? Olur mu acaba? Hakkaten olur mu yaa? Off ya olursa...Arada dalıp gitmiş buluyorum kendimi, herşey hallolmuş da detayları düşünüyorum minik minik.
Önümüzdeki bir kaç hafta hepbirlikte bunun için uğraşacaz. Bakalım. Bolca vakit, bi o kadar kısmet, birazcık da çaba lazım. Vakit ve çaba tamam, sıra kısmette ...

11 Nisan 2009 Cumartesi

Ağaç Baskı

Ağaçları sırf böyle bir baskı yapabilmek için kesmedikleri sürece bunu çerçeveleyip duvarıma asmayı çok isterdim. Bu sitede anlatıldığı gibi aynı patates baskı gibi yapıyor, mürekkebi sür kağıdı bastır. Çok güzel değil mi?

7 Nisan 2009 Salı

Ispanağın Faydaları


Demir vardır, vitamin içerir vs vs. ama en büyük özelliği yeni keşfedildi; diş kaşıma aracıdır .

Yalova

Cumartesi Yalova'da buluştuk annemlerle. Onlar Bursadan geldi, ben İstanbuldan orta noktada görüştük. Akşam herkes evine. F. Denizlide olduğu için Doğa ile ikimiz gittik Yalovaya. Olur mu olmaz mı derken, denizotobüsü ile gayet rahat geçti yol. Koydum arabasına kızımı, denizotobüsüne binerken de sağdan soldan yardım ettiler. Tamaaaam. Ver elini Yalova.İner inmez yürüyen köşke gittik tavsiye üzerine. Vaktinde Atatürk çınar ağacının dalı kesilmesin diye köşkü yürütmüş 4-5 metre. Adı ordan geliyor. Şimdiki mimari projeleri düşününce :). Neyse geçelim bunları. Menemenleri hüplettikten sonra yürüyüş yaptık deniz kenarında. Çok güzel oyun parkları vardı ve bir de anlam veremediğim betonarme koyunlar vardı.Doğa bile şaşkın şaşkın baktı koyunları. Eeee ne de olsa geçen hafta hayvanat bahçesindeydik. Öğrendi az çok.
Ardından Doğa ile bir öğle yemeği savaşı yapıp-çorbaları hiç sevmiyoruz- Karaca Arboretumuna geçtik. Hava güzel, güneş tepemde, ayaklarım çimende, etrafta çiçekler böcekler daha ne isterim ki.Manolya mevsimi. Ağaçları çiçek basmıştı.Gerçi bana şu papatyalar bile yetti ya...
Bizi gezdiren kızın söylediğine göre en güzel zamanı mayıs sonu haziran başı imiş. Mevsim çiçekleri de açıyormuş, renarenk olyormuş etraf. Bi daha geliriz o zaman dedik hatta belki şöye termale doğru devam ederiz falan. Kim bilir?

2 Nisan 2009 Perşembe

Tembellikte birinci

Şu aralar Doğa halı kuşu. Emekleme öncesi yuvarlanma döneminde vaktinin çoğunu yerde geçiriyor. Aman çocuk kıl yutmasın diye ofise götürdüğümüz kedinin nöbetini yeni alınan halı devraldığı için, halının üzeri sürekli bir örtü ile kaplı. Emeklemeye teşvik amacıyla da ulaşacağı noktanın biraz ötesine oyuncağını koyuyoruz. Ama bizim tembel napıyo, örtüyü çekip oyuncağını alıyo. Yaaa... nanik...

31 Mart 2009 Salı

Mangal

Pazar günü mangala gittik Polonezköye. Ama enteresan hayvanat bahçesinden bozma bi yerdi. Domuzdan kipiye, pitondan tavşana herşey var. Eşek, deve, tavuk vs ortalıkta serbestçe dolaşıyor. Bence önce hayvanat bahçesi olarak yapmışlar sonra türk olarak ''abi bi mangal olsa da şööle cız bız yapsak aaa hatta dur misafirlere de köfte satsak'' demişler. Böylece hayvanat bahçesi içinde kendin pişir kendin ye olmuş. Çocuklu ailelerin uğrak yeri olmuş tabii her masa başında bi çocuk arabası park etmiş durumdaydı. Biz üç araba dizerek o günkü rekoru kırmış olduk.
Tembel eşek bütün gün yattı.
Abisi de günün sonunda masadan şekerleri kaptı. Hayır sorsa verirdik zaten de sormadan alması ayıp...
Cemrenin deyimiyle tavukkuşu
Deve resmen boynunu pelikana kaşıtıyordu. Tek anlamadığım yerini nası anlatıyordu? Az sağa gel, biraz yukarı, biraz aşağı, hah tam orası kaşı kaşı...
Yavru keçi, bütün gün koşturup durdu. :) Çantaya koyup eve getiresim geldi.
Rus kızı Elena ...
Mekanın en garip yanı bence gidip keçileri sevdikten aman canım cicim dedikten sonra, aman mangalda da keçi pirzola ne güzelmiş oh oh diyip mideye indirmekti. Ben et yemem de yiyenler adına .....